Bir varmış, bir yokmuş...
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, kalplerin tesadüflere inandığı, mesafelerin bile iki insanı ayıramadığı bir zamanda iki yalnız ruh yaşarmış.
Birinin adı Tarık’mış. Gökyüzünün prensi derlermiş ona.
Gündüzleri demirden kuşlara can verir, geceleri yıldızlara bakarak sessiz hayallere dalarmış. Ellerinde makinelerin yağı, zihninde hep yeni rotalar, yeni başlangıçlar… ama kalbinin bir köşesi hep boşmuş. Orayı dolduracak birini ararmış.
Diğerinin adı Helin’miş.
Rüzgar gibiymiş bu kız… bir bakmışsın kitapların arasında kaybolmuş, bir bakmışsın kulağında müzikle uzaklara yürümüş. Yüzünde rüzgarı, yüreğinde fırtınaları taşırmış. Ama geceleri yatağa girdiğinde, kalbinden geçen hep aynıymış:
"Bir gün biri çıkar da gerçekten kalbime dokunur mu?"
Derken...
Hayatın küçük oyunları devreye girmiş.
Uzak şehirlerde yaşasalar da, ortak tanıdıklar sayesinde yolları kesişmiş. Önce birbirlerini tanımışlar... sonra yazmışlar... sonra anlamışlar. Bir ay boyunca sadece kelimelerle büyütmüşler bu bağı. Her mesaj, her satır biraz daha yakın etmiş onları.
Ve nihayet kavuşmuşlar.
İlk bakışta anlamışlar ki... bu yol kolay olmayacak ama doğru olacak. Göz göze geldiklerinde dünya durmuş sanki. Her şey, herkes susmuş; geriye sadece ikisi kalmış.
O gün birbirlerine söz vermişler:
"Ne olursa olsun, bu hikaye yarım kalmayacak."
Günler geçmiş...
Aylar uçmuş...
Mevsimler birbirini kovalamış.
Erdek’in deniz kokulu sokaklarında yürümüşler. Ankara’nın ayazında titremişler. Konya’nın yollarında susup derin derin düşünmüşler. Eskişehir’in caddelerinde gülmüşler. Bandırma’da yeniden doğmuşlar.
Bazen tartışmışlar, bazen kırılmışlar... ama sonra yine dönüp göz göze gelmişler. Çünkü bu aşk sıradan bir aşk değilmiş.
Sabırla örülmüş, emekle büyümüş, özlemle yoğrulmuş gerçek bir sevdaymış.
Artık her "Seni Seviyorum" bir cümle değilmiş.
Bir söz, bir yemin, bir umutmuş.
"Ben buradayım." demekmiş.
"Hiçbir fırtına bizi ayıramaz." demekmiş.
Ve bu masalın bir sonu yokmuş.
Çünkü bazı hikayeler kitapların son sayfasına sığmazmış.
Onlarınki de öyleymiş…
Her gün yeni bir sayfa yazılırmış; her kahkahada, her sarılışta, her öpüşte yeni bir bölüm başlarmış.
Ve sonsuza kadar sürermiş bu masal.
Gökyüzü Prensi Tarık ile Rüzgarı Kalbinde Taşıyan Helin... bir zamanlar değil, her zaman birbirlerinin kalbindelermiş.
SONSUZA KADAR...
25 Mayıs 2024

Cesaretimi toplayıp ilk attığım mesaj...(Pek hoş karşılandığı söylenemez.)